27 Temmuz 2010 Salı

Facebook halleri

İlk zamanlar saf bir hevesle tavsiye ediyordum arkadaşlarıma : ‘Facebook diye bir şey var , çok zevkli siz de gelin ‘diye. Üzerinden az zaman geçti ve "suyu çıktı sitenin" gibi kelamlar edilmeye başlandı.
(Bu arada biz facebook’tan önce Yonja diye , girmemizle çıkmamız bir olan başka bir sosyal paylaşım sitesinde takılıyorduk Engin’le.  :) Korkunç ...)

Bu dediklerim 2005 / 2006 yılınlarında geçiyor.
Bir çoğumuz 3 – 4 yıllık profesyonel Facebook kullanıcılarıyız , değil mi ?
Benim zaman zaman gözüme batan bir kaç husus var burdan paylaşmak istediğim. Ben mi fazla ihtimam veriyorum bu konulara , yoksa sizin listenizde daha değişik örnekler de var mı ?

1)      @ bilmemnerdeyim , diyenler. @ asmalımescit , @Çeşme , @Otto vs...  Neden bunu yazar insan ,BATMAN gibi havaya ışık tutmaya üşenip status’e yazarak ben burdayım siz de yakınlarda iseniz görüşelim diye mi , yoksa ‘keh keh hayat bana güzel’ mesajı vermek için mi ?

2)      Geri sayım yapanlar . Gün gün 10 , 9 , 8  ... ‘den 1 ‘e kadar düşerler. Son gün geldiğinde bir heyecan bir mutlulukla son sesli harfler uzayarak biten mesajlar yazılır. ‘Çok heyecanlıııııııı’ ,’az kaldııııı’ gibi. Genelde tatile gitmeden önce saymak çok seviliyor sanırım...

3)      Piknik , düğün , mezuniyet , cafe’de çay içme , sevgiliyle arabada seyir hali , eş-dost toplantısı , ev gezmesi , bebek görmesi gibi  hayatının pek çok anını fotoğraflayıp ,ertesi gün paylaşıma açanlar.


5)      ‘hava bugün sıcak’ , ‘sıkıldım’ , ‘tatil gelsin’  gibi , anlık ruh hallerini listesindeki herkesle paylaşmayı sevenler.Facebook’u twitter gibi kullananlar da diyebiliriz. Ki ben bu insanları çok sıcak ve içten buluyorum :) .

6)      Hayat dersi verenler var bir de. ‘Önce karşımdakine bakarım adam mı diye , sonra sözümü söylerim’ falan gibi özlü sözlerle mesajı kime gönderdiği tam anlaşılmayan ama birilerine mesaj verirken listedeki herkesi düşünmeye sevkedenler :)

50 , 60 yaşında olup kendi hayatlarını yaşayan ,"olan var olmayan var "düsturuyla hareket edip mütevaziliği elden bırakmayan , ayrıca 'benim hayatımın detaylarından kime ne' diye düşündüklerini tahmin ettiğim anne babalarımızın kuşağını çok seviyorum .
Bir keresinde annemin bir arkadaşı , fotoğrafına ‘çok güzel olmuşsun teyzecim’ diye yorum yapan yeğenlerine ‘evladım o gün beraberdik zaten , neden burdan yazıyosun ‘ diye iyi niyetle ve dobralıkla yorum yazmıştı , Engin’le aramızda gülme konusudur bu olay hala.

Profile gelinlikli foto koyanlar , bir düğündeki makyajlı halini portre şeklinde keserek profil fotosu yapanlar , eşiyle-sevgilisiyle çekilen fotoyo Profil fotosu yapanlar (ben bunu yapmasam da seviyorum ne yalan diyim:)) , albümleri sadece kendi fotolarında oluşanlar , gezdiği ülkelerle ilgili foto ekleyenler – mesela 1 tane İspanya , 1 tane Fransa her ülkeden 1’er tane önemli olan o ülkede bulunulmuş olması :) vs. vs.

Örnek çok , eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın , sadece benim tespitlerim bunlar.Gördüklerimin bana çağrışımları bu şekilde oluyor.
Sonuçta benim listemde bir dolu insan var ve pek çoğunun da güncellemelerine bakıyorum , rahatsız da değilim :)

Hani listesinde ben olup da , yaptığım enteresan bir olayı bilenler, görenler yorum kısmında beni deşifre edebilir :)




23 Temmuz 2010 Cuma

La Faute à Fidel



Film yıllar yıllar önce çekilmiş sanmıştım , meğer 2006 yapımı imiş . Harika bir dönem filmi.


Adı sık geçen Salvador Allende kimdir bilmezdim , filmden sonra merak ettim , araştırdım ve devrik lider'in ölmeden önce halkına yaptığı son konuşmayı okurken hüngür hüngür ağladım. Ancak ben bu aralar fazla hassasım , hani bunun da etkisi var belirteyim. O konuşmaya buraya tıklayarak ulaşabilirisniz.
Fransa'da yaşayan , (baba 'dan dolayı) İspanyol asıllı ve komunist bir ailenin hayatı anlatılıyor. 
Çarpıcı diyaloglarıyla ve ufak detayları ustalıkla bir film sahnesine dönüştürmesiyle takdire şayan bulabilirsiniz.


Bütüne baktığımda küçük bir kız çocuğunun etrafında olup bitenleri yorumlaması ile "Persepolis" tadında bir film olduğunu söyleyebilirim.
Müzikleri de gayet iyiyidi , bir nevi Amelié (le fabuleux destin d Amelie Poulain) .


İtalya-Fransa ortak yapımı olan La Faute à Fidel/Her şey Fidel'in suçu , yakın dönem dünya siyasi tarihine ilgi duyanları tatmin edecektir.



20 Temmuz 2010 Salı

Coraline

Babası önce 2,5 yaşındaki oğlu için 'Mert de olsaydı, aslında çizgi filmmiş gibi' kelamlar etse de , 'Öcüüü' tadındaki filmin sahneleri ilerledikçe 'ben bunu çocuğuma hayatta izletmem' diye masaya yumruğunu vurdu :p

Edebiyattan sinemaya uyarlanan Coraline ,3 boyutlu stopmotion tekniği ile çekilmiş.Görüntüler çok başarılı , ancak yine de bilgisayar oyunu demosu izliyormuşum hissiyatından bir türlü kurtaramadı beni .
Ama bu stop motion işi de nasıl zor , nasıl emek istiyor. Hani oturduğum yerden böyle atıp tutmayayım diyorum :)

Senaryoya özgün diyeceğim ama küçük kızın , beyaz bir fareyi takip ederek , silindir şeklinde bir tünelden geçip fantastk bir dünyaya adım atmasını etik bulmadım :p Siz söyleyin şimdi bu kız Alice'in teyze kızı değil mi ?

Bu kısım hariç geri kalan tasvir ve görseller güzeldi.
Genel olarak anlatılmak istenen konu ise seyirciye 'elindekiyle yetin evladım , anana babana saygısızlık etme' mesajı taşıyordu.
Bayramlarda falan 12 yaşından büyük aile üyeleriyle izlenebilir tabi , ebeveynleri mest edecektir  :)

16 Temmuz 2010 Cuma

9

Tim Burton sevenler , daha doğrusu Alice in wonderland'e rağmen Tim Burton sevenler , bu filmden de keyif alacaktır.

9'ın senaryosu özgün olmasında rağmen Hollywood klişelerinin eline düşmüş durumda.

Animasyon filmi olan 9 , eğlenceli kategoriden değil. Oldukça gerilip , içiniz kararak izlemeniz muhtemel.
Sanki bir animasyon filmi değil de , var olan gerçek dünyayı izliyormuşcasına da başarılı .


Karakterler , Playstaion'da favori oyunum olan Little Big Planet'ten araklanmış gibime geldi.
Kimbilir belki de sadece bana öyle geldi ...

IMDB puanı 7 , he izleyecek daha iyi bir film yok mu elinizde , o zaman 9'a ne dersiniz ?


(District 9'ı hatırladım da , neden şu 9'lı filmlerde hep bir enteresan yaratıklar var ?)

15 Temmuz 2010 Perşembe

İl nuovo cinema Paradiso


Film 1980'lerde İtalya'da çekilmiş.
Hani Türk-İtalyan ortak yapmı deseler hemen 'anlamıştım zaten' diyeceğim , o kadar bizden bazı sahneler,görüntüler.(ama değil :))
Sinema'da yasakçılık , siyasi olaylara bakış aşısı , hem aile içi hem de okulda çocuk eğitimi gibi ...
Filmdeki pek çok karakter de zaten bizlere benziyordu görünüş olarak.

Bir adamın çocukluk anıları yada hayatının gözlerinin önünden bir film şeridi gibi akışını anlatıyor 'Cinema Paradiso' . Aynı zamanda sinema salonları ve sinema filminin ta kendisiyle ilgili pek çok gelişmeye tanık oluyor ve detay öğreniyoruz.

Hiç bir şey aynı kalmıyor , yıllar içinde değişen mekanlar , koşullar ... Duygular ? Onlar da bu değişime ayak uydurabiliyor mu , bunu istese de başarabiliyor mu biz de sorguluyoruz izlerken..
Filmdeki başrol karakterimizle ilgili bu sorunun cevabını son sahnelerde öğreniyoruz....

Cannes film festivali'nde Jüri özel ödülü'nün yanı sıra Yabancı dilde en iyi film OSCAR'ını da almıştır.

Not : Mavi gözlüler en beteriymiş. (ben demedim , Alfredo dedi ;) )

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Kayıp Söz


İlişki sorgulamaları vardı kitapta . Anne - çocuk , Kürt- Türk , karı - koca , iki sevgili , baba - oğul ...Ve bilim insanı - labarotuar faresi ...
Birbirinden farklı düşünen,hisseden ama birarada olmak zorunda kalan kişileri okudum.
Size kötü duygular yaşatan mekanlardan yada insanlardan kaçsanız da , kendinizden uzaklaşamayacağınızı...
Ve şiddetin bir çok hali anlatılmıştı kitapta.Bir çoğunun alenen farkındayız , kimileri ise sessiz sedasız gerçekleşiyor vicdanımızı , bizi kemirerek. Birden fazla coğrafyada , alanda ...
2007 yılında yayınlanan Oya Baydar'ın Kayıp söz kitabını çok severek okudum.

Kitabın arka kapağından alıntı :
Artık işe yaramaz olmuş, sözü yitirmiş bir yazar. Kendisine dayatılan başarı ölçütlerini reddedip, dünyayı saran şiddetten kaçmak için uzak adalara sığınan tutkulu bir bilim kadını ve oğulları. Destanların çağrısı ve ezilmişliğin isyanıyla çıktığı dağların şiddetinden kaçan bir Kürt genci. Töreden kaçan gencecik bir kız. Bir itirafçı. İstanbul'da, bir canlı bombanın kör saldırısında parçaları dört bir yana dağılan bir yabancı. Güneydoğu’da bir şehir, özel bir kadın, özel bir yaşam. Norveç'te küçücük bir ada, hiç gelmeyecek masal prensesi annesini bekleyen bir çocuk.

Şiddet nerede başlar? Laboratuvarda deney hayvanlarını keserken mi, savaşta ölürken mi? Çocuğuna kendi değerlerini dayatırken mi, insanın acısının fotoğrafını çekerken mi? Töreyi uygularken mi, sevişirken mi? Yoksa yabancıyı ötekileştirirken mi?

Bir söz arıyordu: Kaynağı kurumuş, yitik sözü. Bir ses duydu: "zarok kuştin! çocuğu öldürdüler!" çığlığın peşine takıldı, uzaklara gitti, insana ulaştı ve sözü buldu."



6 Temmuz 2010 Salı

Back to the future

 Bugün, Geleceğe Dönüş filminde McFly in geleceğe geldiği gün…


Havada uçan kaykaylar falan olacaktı hani , küçükken 2010'u böyle hayal etmiştik :)


3 Temmuz 2010 Cumartesi

UP

Şu minik animasyon geldi TV ekranına 


'Pixar da Apple'ın' dedi aramızdan biri .
Film başlamak üzereydi , diğeri 'Walt Disney almamış mıydı?' diye sordu.
'Aaa doğru öyle bi şey vardı' derken başladı bizim animasyon.

Biri sessiz sakin, diğeri kabına sığamayan 2 çocukla.
'Keh keh saça bak' , 'ifadeyi gördün mü' gibi birbirimizin konsantrasyonunu bozarak izliyorduk ki , bir süre sonra içimizden kız olanlarımız ,hüngür hüngür ağladığımız için konuşmuyorduk.

Bir dönem ne güzel özetlenmiş .
Benden büyük insanları düşündüm ,yaşanmış hayatlarını .Sonra kendimi , Engin'i ... 
İzlemeyenler için ipucu vermek istemiyorum yoksa üzerine düşünülmüş iki-üç cümle kurmak isterdim.


Neyse sonralarında bol bol güldük . İlk 10 dakikadaki ciddiyettten sonra bomba bir olayla film hayal gücü serbest bırakılmış bir biçimde aktı.
Animasyonlar gücünü burdan almıyor mu aslında? Aklınıza gelecek her türlü olabilir şekiller ,hareketler, renkler vs...


2009 yılında 'en iyi animasyon filmi' ödülünü alan UP , 78 yaşındaki balon satıcısı Carl Fredricksen ile doğa kaşifi olmak isteyen 9 yaşındaki Russell'ın macera dolu hikayesi .

Bir sürü hüzünlü an yaşayacaksınız : Ufaklığın ailesi ile ilgili anıları,Ellie'nin doğrudan yada dolaylı olarak bulunduğu sahneler... gibi.
Ancak çok eğleneceğiniz anlar da olacak, düşünülmüş en güzel 'canlı çalar saat'te  en azından gülümsemeniz garanti :)

Tabii Amerikan yapımı olması ve 'Hey dostum yapabiliriz' serzenişleri buram buram Hollywood koktuğundan bende beklenenden daha az olumlu etki yaratsa da, 'UP' çok hoşuma gitti.

Fransızlar bu işi çok güzel kotarıyor , umarım henüz izlmediğim bir sürü Fransız animasyon filmi vardır da , bu kışı rahat geçiririm :p :)

Yazının başında 'Pixar' demiştim. 'Toy Story' , 'Ratatoille' , 'Cars' , 'Monsters' veee 'Finding Nemo' gibi filmlere imzasını atmış olan şirket 1980'lerin başında George Lucas tarafından kurulmuş,86'da ise Steve Jobs tarafından satın alınmış.
2006'da ise şirketin yeni sahibi Walt Disney olmuş.








Türk Sinemasından da böyle girişimler , yapımlar bekliyorum. Neden olmasın ?

1 Temmuz 2010 Perşembe

Ajanda bu ay da bizimle ;)

En güzel hobim , buram buram blogger kokan :) dergimiz "Ajanda" bugün Temmuz sayısı ile sizlerle.


Dergi kadrosunda yer almanın en güzel yanlarından biri de her ay dergiyi önceden okuyabilmek.
Dün akşam Engin'e 'bir göz atıver' dedim , hemen hemen her yazıyı tek tek okudu .


Anne çocuk bölümünde 'Çocuğumuza nasıl davransak'ı anlatan Ayça'nın yazısında , eşimle kendimizi 'biz olsak şöyle yapardık,böyle davranırdık' derken bulduk.
Banu'nun Martin Eden adlı kitabı incelemesi ile okunacaklar listemize bir ekleme daha yaptık.
Sinem'in 'kara film' örneklerini 'şunu izledik , bunu izlemedik' diye çek atarak okuduk.
Burcu'nun fotoğraflarına ve zevkine bayılarak görselleri çevirdik.
Müge'nin reçel yazısı bizi mutfağa doğru yönlendirse de , Beşiktaş'ı anlattığı bölümde yerimizde oturup incelemeye devam etmeye karar verdik :)
Duygu'nun marka sanatı ile yazdıkları , her gün izlediğimiz reklamlara farklı gözle bakmamızı söyledi bilinç altına .
Bu ayki Konuk yazarımız Akın ise ,film ve yönetmen incelemeleriyle bizi bizden aldı .
(Ben de festival, yeni favoriniz olabilecek bir hobi ve biraz da Scuba diving'ten bahsettim ...)


Derginin sonuna geldik ve dedik ki , 'güzel olmuş' :)


Anlattıklarımdan daha fazlası var bu ay dergide . İster online okuyun , ister pc'ye indirip vakit buldukça göz gezdirin.


Ajanda , okuyucusuyla buluşmak için pek hevesli , bilgilerinize ....