4 Mart 2012 Pazar

SUSKUNLAR/ İhsan Oktay Anar

2012 yılına girerken kendime söz vermiştim her ay 3 kitap okuyacağım diye. 2 ayda 2 kitap okuyabildim...
Mart'tan umutluyum, sözümü tutacağım!


İhsan Oktay Anar'ın kitaplarını okumayı çok seviyorum, 'Puslu Kıtalar Atlası' en bilinen kitabı sanırım, benim de ilk okuduğum kitabıydı. Bir çok karakter, detaylı tasvirler, Osmanlı zamanları, nevi şahsına münasır diyaloglar... Çok etkilenmiştim, Suskunlar da aynı şekilde büyüledi beni.


İlk sayfada Mevlana'nın bir sözü karşılayack sizi: 'Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür.' Mesnevi, 871


Bir gözün gördüğü var, bir de ötesi olan hakikat. 
Ben fazla bir şey yazmayayım, iyisi mi siz bu güzel Pazar günü başlayın 'Suskunlar'a, kendiniz pek çok anlamlar çıkaracaksınız ;)



Eflâtun rengi hayaller kuran bir "suskun"un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin "gerçekliği"nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin "nefesini üfleyen" ve ona "can veren" bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar'ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır.Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi.Suskunlar'ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de "suskunlar"dan biri olacaksınız...(Tanıtım Yazısından)

Hiç yorum yok: