30 Eylül 2012 Pazar

11/22/63 yada 22/11/63 - STEPHEN KING

Geçen senenin sonunda 2011'in en iyi kitaplarıbu yazıda yayınlamıştım. Çoğu prestijli değerlendiren gazete '22/11/63'ü yılın en iyi kitabı listesine dahil ettiğinden Türkçe yayınlanır yayınlanmaz edindim ve okumaya başladım.

Bir kitabın 800 küsür sayfa olması göreceli olarak tercih sebebi. Stephen King, yazdıklarını okumaktan keyif aldığım yazarlar arasında. Ama bir de zaman meselesi var, emekli yada bebeksiz biri olsaydım o kalın kitabı sindire sindire, tadını çıkara çıkara okurdum.
Gün içinde Efe'den bana kalan sınırlı zamanda yaptığım aktivitelerden biri kitap okumak, aynı kitabın elimde haftalarca sürünmesinden haz etmiyorum. O sebeple 22/11/68 ile ilgili en büyük eleştirim çok fazla sayfa olması.


Kitabın Orjinal adı 11/22/63, Türkçesi 22/11/63

Konu kesinlikle ilgi çekici, bir okumaya başladınız mı mis gibi geliyor devamı. En çok okul hizmetlisinin hayatında yaşanan (korkunç) macera kısmında heyecanlandım. 
Özellikle kitabın ortalarından, sonlarına doğru çoğu yerde fazla detaya boğmuş Stephen Amca bizi gibi geldi bana.(yoksa şüphen mi var?)

Beyaz perdeye aktarılsa tadından yenmez, hele Nolan falan yönetse; off. (Filmi çıkar, kitabını okumayın : ) :p )

Bu arada bilen biliyordur ama yine de yazayım, Stephen King'in meşhuur 'KARA KULE'si 2013'te film oluyor. Başrolde de Russell Crowe.

28 Eylül 2012 Cuma

Yunanistan tatili bölüm 5: Santorini ve Atina

SANTORİNİ


  • Bebek arabasıyla gitmek için uygun bir ada değil. Yerleşim yamaçların tepesinde, ya katırla yada teleferikle çıkmak zorundaydık. Teleferik için 1 saat güneş altında sıra bekledik.
  • Tepeye çıktıktan sonra da çile bitmiyor, yollar yokuş ve basamaklı. Canımız çıktı desem yeridir :)
  • İya köyünü gezdik, merkez'den otobüsle ulaşmak mümkün. 2 EUR gibi bir fiyatı vardı otobüs biletinin. 
  • İya'da güzel yemek yiyemedik, o yüzden bir tavsiyem yok. Hatta tabağımızdan 2 çatal alıp bıraktık rizotto üzeri balık tarzı bir şeydi söylediğimiz. Garson masadan tabağı alırken neden beğenmediğimizi sordu. Keşke hemen bize söyleseydiniz başka bir şey sipariş ederdiniz dedi. Hizmet ve memnuniyet konusunda bizim denk geldiğimiz tüm restoranlar bu derece hassastı.
  • Engin 'Yunan baklavası'! yedi, tarçın varmış içinde farklı olarak ve kocaman bir dilimdi. Tadı çok lezzetliymiş.
  • Dönüşte yine teleferik için kuyruk bekledik. Katırların indiği yoldan yaya inmeyi tavsiye etmediler, yolda katırlar sıkıştırıyormuş.
  • Santorini'de direkt denize gitseydik keşke. Güneşin alnında yürümek bize diğer adalar kadar keyif vermedi.










ATİNA


  • Gemi Atina'nın Pire Limanı'na yanaştı. Şehir Merkezine 25 EUR'a taksi, 2 EUR'a metro yada 10 EUR'a turist otobüsleriyle ulaşabilirsiniz. Turist otobüsü gidiş dönüş fiyat olduğundan, şehri gezdirdiğinden ve rehberlik hizmeti de olduğundan daha mantıklı.
  • Limandan çıkar çıkmaz sağa gidince üstü açık 2 katlı 'hop on hop off' turist otobüsüne ulaşabilirsiniz, gemiden 5-10 kişi grup olduysanız pazarlığa açıklar.
  • Yada çok uzaklaşmayıp, Pire'de kalıp Liman'ın yakınlarında rakı-balık olayına da girebilirsiniz. 
  • Ben meraklı kedi olduğumdan koştur koştur Atina'nın merkezine gittik. 
  • Sabah 9'da Plaka caddesindeydik hala dükkanlar açılmamıştı. 
  • Bir çaybahçesinde oturup kahve içtik. Garsondan 'Türk Kahvesi' istedim. Sütlü mü? diye sordu, yok normal ve şekersiz dedim. Aramızda konuştuk kesin bana kıl oldu Nescafe getirecek, sütlü mü diye niye sorsun yoksa? Yok ama anam babam usülü Türk Kahvemizi getirdi. (Onlar için Türk Kahvesi, Yunan Kahvesi de)
  • Parlemento Binası'nda askerlerin nöbet değişim seromonisini izledik, etekli asker görmek hep değişik gelmiştir bana, gösteriyi izlemek güzeldi.
  • Öğlen 12:30'da gemide olmamız gerektiğinden Atina kısmı yarım kaldı, gördüğüm kadarıyla güzel bir şehir ve herhangi bir sokakta karşınıza antik bir alan çıkması kaçınılmaz.









27 Eylül 2012 Perşembe

6. Beyoğlu Sahaf Festivali'nden fotoğraflar

Öncelikle Sanat Notları, ben, Efe ve pembe babetlerim oturduk festival alanının karşısında bir çay içtik.
Sinem, Efe için evden muz getirmiş, küçük maymun da bu tatlı süprizi hüpletiyor göründüğü üzere
İmgeleme de katıldı bize, bıdır bıdır susmadan konuşup sohbetimizi bitirdikten sonra başladık Sahaf Festivali'ni gezmeye.

Ne kadar değişik,güzel, eski kitaplar; plaklar; dergiler vardı. Bak bak doyamadım.







Gezi sonunda ana-oğul 'SAHAFLAR' hakkında çekilen bir belgesele röportaj verdik. Efe kucağımda pipetle oynarken ben soruları cevapladım. Sonra kameralara tezgah incelerken poz verdim. Numaradan tabi :)
Bendeki o ağzın burnun şekli nedir öyle? Efe desen başka bir dünya :)

Çok pis numara yaparım
Vee işte benim ayıla bayıla alıp eve getirdiğim 6. Beyoğlu Sahaf Festivali ganimetlerim

Bu güzel çanta Babil Sahaf'tan Efe'ye hediye

Efe'ye 2 tane masal kitabı, biri üç boyutlu 

Bu Tenten evin girişine 
Bu Tenten de Efe'nin odasına
6. Beyoğlu Sahaf Festivali Odabaşı'nda, Turkcell binasının hemen karşısında. 14 Ekim'e kadar gezebilirsiniz.

Yunanistan tatili bölüm 4: Mykonos

MYKONOS benim hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden biri.
  • Evler, dükkanlar, sanat galerileri, sokaklar, deniz, restoranlar biribirinden şık, sade ve temiz.
  • Denize girmek için herkes Paradise Beach'e gidiyordu, meşhur plaj partilerinin olduğu yer. Biz bebekli ve biraz da sukunet seven bir çift, pardon üçlü olarak Ornos'u tercih ettik. 
  • Değirmenlerin az ilerisinden Paradise'ye de, Ornos'a da otobüs kalkıyor, bildiğiniz belediye otobüsü - Mykonos Belediye Otobüsü :) - 1.6 EUR'a istediğiniz plajdasınız.
  • Plajı kum, denizi kum, su berrak ve soğuktu. Biz çok sevdik Ornos'u. Bir sürü işletme var deniz kenarında yemek yiyip, şezlong ve şemsiyesini kullanabileceğiniz. Hepsi biribirinden şık, fiyatlar yine Türkiye'ye göre ucuz... Mesela Çeşme 7800'de sadece şezlong'a 50 TL öderken, burada 5 EUR. (Ki o kadar kalabalık ve son ses açılmış müziği ile 7800 tercih edilir mi o da kişiden kişye değişir tabi, ben etmem)
  • Akşam güneşini batırmak için Little Venice denilen yere yani değirmenlerin oraya döndük. Aaah ah, o ne güzel gün batımıdır arkadaş. Giderseniz sakın kaçırmayın, alın elinize içkinizi, bulduğunuz boş bir kaldırıma oturup, iyi ki gelmişim buraya be! diyin. (Be'sini de diyin ama :) )
  • Akşam yemeğini OPA TAVERNA diye ortaklarından birinin Türk olduğu peeekk güzel bir restoranda yedik. 14 EUR'a iki kişiyi doyurabilecek büyüklükte bir Greek tabağı söyledik. İçinde envai çeşit Türk yemeği tabi :) Keyifli, güzel tam da Mykonos'un göbeğinde bir mekan tavsiye ederim.
  • Gelelim gecesineee. Bizim bebe pusette uyudu. Ne yalan söyleyim tüm gün gezmişiz, benim de uykum gelmişti. Dedim Engin'e istersen sen kal, ben gemiye gideyim bu sabiyle. Biraz da blöf vardı işin içinde, bizsiz kalmaz sanmıştım. Peki Engin ne dedi? 'Sen git canım ben gemiye son biniş saatinde -sabaha karşı 3- gelirim.' Şu ahir ömrümde Mykonos'u bir daha görür müyüz meçhul, o yüzden vıdı vıdı hakkımı başka zamana sakladım.




















Ornos'ta gittiğimiz restoran: İTHAKİ





Burası da Little Venice


OPA TAVERNA