27 Şubat 2012 Pazartesi

84. Oscar kazananları

'2012 yılı Oscar ödülü kazananları'


En İyi Film: The Artist


En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius – The Artist


En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep - The Iron Lady


En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin - The Artist


En İyi Yabancı Film: A Separation (İran)


En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer - The Help


En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer - Beginners


En iyi Özgün Senaryo: Woody Allen - Midnight in Paris


En İyi Müzik: Ludovic Bource - The Artist


En İyi Görüntü Yönetimi: Robert Richardson - Hugo


En İyi Belgesel: Undefeated 


En İyi Animasyon: Rango


En İyi Uyarlama Senaryo: The Descendants

24 Şubat 2012 Cuma

Van Gogh Alive sergisi

Minik bebeğim ve eski dostum Gözde ile hevesle düştük yollara Van Gogh Alive sergisi için.
Geziyi bilerek Perşembe gününe denk getirdik, hazır Karaköy'e kadar gitmişken bir de İstanbul Modern'i ücretsiz oduğu Perşembe günü gezelim diye.


Van Gogh sergisinin biletleri kapıdan alırsanız 15 TL, Biletix her zamanki gibi affetmemiş %20 sini kendine almayı hak görüp(!) 18 TL'ye satıyor. Biz haftaiçi gideceğimiz için h.sonu kadar kalabalık olmaz deyip kapıdan aldık.


Antrepo'daki etkinliklerde mekana girmeden önce bir sinirleniyorum, sebebi ise çöplük şekline dönmüş antika yük asansörlerini görevliler eşliğinde ve görevlileri bekleyerek kullanma grekliliği. Tekerlekli sandalyeli kişiler, bebek arabalı ebeveynler düşünülmemiş. Zaten bebek arabası kullanırken kaldırımlarda, yollarda, merdivenli binalarda çok zorlandığım için, yürüme engeli olan arkadaşlara hayatın bu anlamda ne kadar zor olduğunu çok iyi anladım. Bu da apayrı bir yazı konusu!


Sergi mekanı Antrepo'nun 2. katı. Gün ışığından karanlığa giriyorsunuz ilk adımınızla. Gözünüz kamaştığı için ilk saniyeler bir şey görünmüyor. Bir kaç dakika sonra gözünüz alışıyor ve hangi duvara bakacağınızı şaşırıyorsunuz bir yandan fonda çok güzel klasik müzikler. İlk an çok etkileyiciydi.


Tahmini 20 dk. yada yarım saatlik bir projeksiyon gösterisi dönüyor sürekli çok büyük olan mekanın her duvarında ve sürekli Van Gogh'a ait bir şeyler görüyorsunuz. Düşünceleri var yazıyla, resimleri, el yazıları. Bir kaç sefer ise tüm mekanda aynı anda sadece yıldızlar yansıtılıyor projeksiyonla, güzel düşünülmüş ve o kısım da etkileyici.
Kötüydü niye gittim demiyeceğim ama (biraz fazla) eleştirilerim var.
  • Okul öğrencileri bienal, sergi, tiyatro, opera geziyorlar. Nereye gitsem her zaman kendilerine rastlıyorum. Organize etmiş okul yada öğretmenleri ve onlar da bir ders gibi gelmişler; harika bir etkinlik. Keşke böyle etkinlikleri belli gün ve saatte yapsalar. Mesela 'Salı öğleden sonra Antrepo'da okul günü var' gibi. Ben o gün kesin gitmem. Van Gogh'ta aydınlıktan karanlığa girer girmez minik ilkokul öğrencileri çığlık-kıyamet bağrışmaya başladılar. Anne babasıyla gelse muhtemelen o tepkiyi vermeyecek, kalabalık arkadaş gurubuyla olunca -hepimiz yaptık- bir heyecan oluşuyor tabi. O sırada içerideki diğer günahsız herkesin dikkati dağılıyor.
  • Mekan soğuk, içeride üşüyebilirsiniz yani yanınıza palto alın yada üstünüzü kalın giyinin MArt ayı boyunca da öyle olacaktır.
  • Kalsik bir resim sergisi gezerken etraf sessizdir, insanlar alçak sesle konuşur birbiriyle. Tabi burası karanlık, bir de arkadan müzik çalıyor ya; Cafe misali bir uğultu var içeride hatta uğultu tam tanımlamaz gürültü var. Keşke sadece müzik sesi olsaydı, ben dahil kimde konuşmasaydı daha etkileyici olurdu.
  • Reklamları ile sergi birbirinden farklı. Sergi çıkışında bir stüdyoda sizi 'Arles'te bir oda' tablosunun içindeki sandalyede otururken çekiyorlar, onu da sergi reklamı olarak yayınlıyorlar. İnsanların algısı ve gerçek birbirinden farklı.
  • Ayakta geziyosunuz, duvarlara yakın durma serbestliğiniz var, bu sefer uzakta duran kişi baktığı duvarın bir kısmında sizi, kalan kısmında projeksiyondan yansıyanı görüyor. Sergi gezen kişiler belli bir noktadan baksaydı daha güzel olurdu.
  • Neden sinema salonlarında gösterilmedi? Daha sessiz, konforlu ve amacına uygun olurdu bence. 

'Arles'te bir oda' benim en sevdiğim tablo, burada hakkında daha önce bir şeyler yazmıştım.
Aklımda tablo güzel haliyle kalsın istediğim için içine girip fotoğraf çektirmedim, pişman değilim :)
Marak edenler için o atraksiyonun fiyatı 15 TL.

Efe'nin mama suyu için küçük bir termos ihtiyacım vardı, bir de her gittiğim sergiden Efe'ye kitap alıyorum, anlaması için daha önünde bir kaç yıl var ama şu anda(6 aylık) göstersem de 15- 20 sn kadar:) bakıyor.

Bunlar haricinde klasik olarak magnet, Amerikan servis, not defteri, kitap, yastık gibi hediyelik eşyalar bulabilirsiniz sergi çıkışında.

Reklamı buradaki gibi ama geçrçeği reklamdan çok farklı!

19 Şubat 2012 Pazar

Berlin Film Festivali kazananları 2012


İşte 62. Berlin film festivali bilançosu, aşağıdaki 5 filmi de izlemek için sabırsızlanıyorum.

Altın Ayı: SEZAR ÖLMELİ
Gümüş Ayı: SADECE RÜZGAR
En iyi yönetmen: Lutz Reitemeier, BEYAZ GEYİĞİN ÜLKESİ


Ödüllü Türk Filmleri:

Kristal ayı: LAL GECE
Caligari: TEPENİN ARDI (Not: 14 yıl önce Nuri Bilge Ceylan da bu ödülü almış)

'Caesar must die' filminde gerçek mahkumlar oynamış :o

3 Şubat 2012 Cuma

Benim olsanız 'güzel resimler'

My hands are so big / Camilla Engman


The Oarswoman / Camilla Engman
Palmer Hayden
Good boy! / Camilla Engman
Suzanne Valadon