20 Kasım 2012 Salı

İstanbul Hatırası / Şehir Tiyatroları

Oyunu Tarık Şerbetçioğlu yazmış ve yönetmiş. Bir önce Şehir Tiyatroları'nda izlediğim Aziz Nesin text'i, Tarık Şerbetçioğlu yönetimindeki 'Toros Canavarı'nın sahneleşini izlemek ne kadar tatsız geldiyse; İstanbul Hatırası'nın özellikle 2. yarısı bir o kadar keyifliydi. He ama bu demek değilki harika, fevkalade vs. :)

Farklı kültür ve milliyetten 2 aşığın hüzünlü hikayesini bize bir meddah anlatıyor. Dekor hoştu, danslar; şarkılar özellikle ortayaş üstü kesimi mutlu edecektir.
Benim için en can alıcı kısmı ise başrol oyuncularından Binnur Şerbetçioğlu'nun canlı söylediği 'Sarı Gelin' şarkısıydı. Eve gelip en az 20 şarkıcıdan araştırdım o kadar güzel söyleyen var mı diye yok, sırf SARI GELİN'i dinlemek için bile olsa seyredin oyunu derim.
Bu arada Kıraç'ından, Cem Adrian'ına kadar Sarı Gelin'ini söylemeyen kalmamış.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Bebek için örülebilecek giysiler

Elimden gelse çocuğuma bütün kış sadece el örgüsü giydirebilirim.
Efe ilk doğduğunda özellikle aile büyükerimizden bol bol el örgüsü hırkalar, bereler, yelekler gelmişti. Hemen hepsini tepe tepe kullandık. Bu kış da ben heves edip bir iki parça amatörce bir şeyler ördüm.
Şimdiii gelelim neler var elimizde örgüden paylaşmaya.

Bu beyaz hırka/ceket kayınvalidemin teyzesinden, yaptığı işi düzgün yapmak diye buna denir herhalde.
Atkı-bere ikilisi ise  1 top yün ile 2 akşamıma mal oldu.

Mavi yelek bebeğin annesinden. Yaptığı işi yamuk yumuk yapmak diye de buna diyebiliriz, ilk eserlerimden ama belirteyim.

Bu rengarenk kazak ise dışavurumcu annenin iç dünyasını yansıtıyor. Kollar çabuk bitsin diye 'eeeh yeter' deyip, erkenden kestiğim doğrudur.

Şık bere kayınvalidemden, 1 gecede bitirdi, sana helal olsun annecim! :)

Mavi, kapşonlu hırka; manevi annem Nunu'dan. 

Ayıcık şeklindeki bere favorim, bu da Nunu'nun eseri. Tığ işi.

Parmak kuklalar Beyhan Teyzem'den. Bir 'Muhteşem Yüzyıl' izleme gecesinde yapıldı. Efe bunlara bayılıyor, kendi parmağına takıp, beni bu hayvancıkları öpmeye zorluyor :)


16 Kasım 2012 Cuma

Frankenweenie / FİLM - TIM BURTON

Tim Burton ne yapsam zevkle seyrederim. Ha sonradan hatırlamam, başkasına tavsiye etmem ama onun rahatsız edici tarzını ve seçtiği konuları ilgi çekici bulurum.
Biz çocuklu bir çift olduğumuzdan beri, Efe'ye bakacak birileri olup da, dışarı çıktığımız akşamları sinemayla değerlendirmeyi yeğ tutuyoruz.
Baktık 3 boyutlu bir Tim Burton filmi var, neymiş görelim dedik ki salonda 4 kişi bu filmi tercih etmişiz. 30'lu yaşlardaki biz koca kazıklar haricinde salondaki diğer iki kişiden biri 8, diğeri ise 11 yaşındaydı.
Anne-babaları 'Evim Sensin' izlemeye gidip, çocukları film arasında göz-kulak olmamız üzre bize emanet ettiler. Korkan olursa yanımıza geleceğine söz verip başladık filmi izlemeye.


Nasıl bir çocuk filmi temasıdır bu diye düşünmedim değil. Bir canlı ölüyor, sonra onu enterasan yöntemlerle hortlatmaya çalışıyorlar, bunu minnak beyinlere izletmek ne kadar mantıklı bilemedim. (7 yaş sınırı vardı)
Neyse diğer 2 çocuk korkmamıştı ama 8 yaşında olan alt yazıları takip edemediği için konuyu da tam anlamamıştı zaten.
:) İşte böyle geçen sinema maceramızı neticelendiriyorum.
Bu karanlııık ve tuhaf DISNEY filmi, son sahnelerdeki Hollywood klişeleri olmasa daha özgün bir yapıt olarak kendini konumlandırabilirdi türevlerinin yanında.

Keyifli bir film, henüz izlemeyenlere tavsiye ederim.
IMDB puanı: 7.6

8 Kasım 2012 Perşembe

Altın Çocuklar Sergisi / PERA MÜZESİ


Haftabaşı Pera Müzesi'nin davetlisi bloggerlar olarak İmge ve diğer blogger arkadaşlarım ile beraber etkileyici bir sergi gezdik: '16.-19. yüzyıl Avrupası'ndan portreler ALTIN ÇOCUKLAR'. Çok hüzünlü hikayesi vardı gördüğüm eserlerin. Koleksiyonerler Yannick Vu ve Ben Jakober'in 9 yaşındaki kızları yıllaar önce vefat edince çocuk portreleri toplamaya başlarlar... Acılarını dindirmeye çalışmanın, kızlarının anısını yaşatmanın bir yolu olduğunu düşünmüşler sanırım.

Kim bu altın çocuklar? Aslında belli bir zümreye aitler, kimileri aristokrat, kimileri de burjuva Avrupalı ailelerin çocukları. İçlerinde ileride devlet yönetececek olanlar var, bundandır ki 16 ve 18. yy'daki çocuklara ait bu portrelerin çoğunun yüzünde bir olgunluk ve ciddiyet var. 
Bu resimde gördüğünüz çocuklar erkek ama kız kıyafetiyle poz vermişler, öyle bir adet varmış o zamanlar
Aslında koleksiyonun ilk parçası 'Kirazlı Kız/Girl With Cherries' imiş, bu hüzünlü kızcağız yanlız kalmasın diye seri oluşturmaya başlamış Yannick Vu ve Ben Jakober.
Kirazlı Kız- Joan Mestre i Bosch / 1826-1893
Bir de size popüler bilgi, trink! Sergide Muhteşem Yüzyıl'ın Mihrimah'ına ait bir portre de var. Evet evet Sultan Süleyman'ın kızı :) İşte bakın gerçekte görüntüsü böyle imiş:
Soldaki resim Mihrimah Sultan, sağdaki resim son Osmanlı şehzadelerinden Abdurrahim Efendi
Toplamda 150 kadar tablo biriktirmiş halen yaşayan  yaşlı çift, ancak Pera Müzesi'nde 57 tanesi sergilenmekte.
6 Ocak 2013'e kadar sergiyi gezebilirsiniz.

Pera Müzesi'nde daha önce gezdiğim ve blogda yazdığım sergiler de şöyle imiş, hepsini çok sevmiştim:




PERA MÜZESİ
Meşrutiyet Caddesi No.65 
34443 Tepebaşı - Beyoğlu - İstanbul
Tel. + 90 212 334 99 00 


Ziyaret SaatleriSalı - Cumartesi  10.00 - 19.00
Pazar                 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi günleri kapalıdır.


Giriş Ücretleri
Tam: 10 TL
İndirimli: 5 TL (12 yaş üstü öğrenciler, öğretim görevlileri, 60 yaş ve üstü)

Grup: 7 TL (10 kişi ve üstü)
Ücretsiz: Pera Müzesi Dostları, Genç Çarşamba (öğrenciler), engelliler ve her engelliye refakat eden bir kişi, 12 yaş ve altı çocuklar, ICOM kart sahipleri ve basın mensupları.

7 Kasım 2012 Çarşamba

10 Kasım yaklaşırken yapılan büyük hata

Merhabalar herkese, bir takım möhöm işler peşindeyiz ailecek, o yüzden bloga uğramaz oldum ancaaakkk bu sabah gördüğüm haber üzerine iki kelam etmek istedim.

Şimdi ben dün Taksim'e doğru gidiyordum akşam üstü, Beşiktaş iskelesinin karşısında; yani Beşiktaş meydanında 'Atatürk maskeleri' dağıttığını gördüm gençlerin. 10 Kasım, saat 09:05'te bu maskelerle insanların Dolmabahçe'ye gelmelerini istiyorlardı. Benim gözlerim doldu, hatta bunu yazarken bile halim duygusal. Bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum Mustafa Kemal Atatürk'ü anmanın. Kaç kişi fazla toplanırsa, vatanseverliğim, ülkeme olan inancım daha da artacak bunu biliyorum ve merakla bekliyorum ne olacak 10 Kasım'da, hangi TV kanalları ne kadar süre bu gösteriyi yayınlayacak? derken...
Şu haberi gördüm: http://gundem.milliyet.com.tr/10-kasim-da-anitkabir-saat-10-a-kadar-kapali/gundem/gundemdetay/07.11.2012/1623188/default.htm

Bahane olduğu belli gerekçelerle Anıtkabir, 10 Kasım günü sabah saat 10'a kadar kapalı olacakmış. Aklınız alıyor mu? Ben inanamıyorum ve yazıklar olsun diyorum. Göz göre göre bir milletin beraber yaşayacağı milli duyguları zayıflatmak isteyenlere, geçmişine sırt dönenlere, koskoca Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış, yönetmiş insana vicdan borcunu ödemediği gibi başkalarının bu hakkını engelleyenlere...